barbha

Barbha'nın maceraları:)

Çarşamba, Ağustos 02, 2006

Kadırga'da Tatil

22 -28 Temmuz 2006 tarihleri arasında, Behramkale – Kadırga Plajı’nda tatil yaptık. Öncelikle belirtmem gerekir ki, muhteşem bir koy ve gerçek bir tatildi. Tabi “gerçek tatil”den ne anlaşıldığının da önemi var. Ben tatil yapmayı “dinlenmek, huzur bulmak, kaygısızlık” olarak algıladığım ve böylesini tercih ettiğim için, barlarla, müzik ve eğlence(!) ile harmanlanmış tatil yerlerini sevmem, hazzetmem, anlamam. Son dört yılda tatil yeri tercih grafiğim de sanırım bu durumu açıklayacaktır: 2003– Olimpos; 2004- Kabak/Faralya, Kelebekler; 2005- Hisarönü/Marmaris, Akyaka; 2006- Kadırga/Behramkale.

Diyeceksiniz ki Olimpos burada ne arıyor? E aslında 2003 yılı, Olimpos’un da güllü dallı piyasa ortamı haline gelmediği, Ankara Kızılay’da meşhur olan “gündüz engürü/ezgi-akşam gölge” tiplerinin henüz o kadar ortama rengini veremediği, zaten ki gölge gibi bir kabusun oralara bulaşmamış olduğu belki de son yıl idi. O yıl oranın biraz tadını çıkardık, ki bundan sonra artık gitsem de sakin ayları tercih edeceğimi biliyorum. Kalabalık aylarda Olimpos’u piyasa gençlerine bırakmak en iyisi. Ama o dönem tatil çok da hoş olmuştu. Onunla ilgili yazdığım bir yazı vardı, bulabilirsem buraya eklemeye çalışacağım.

Kelebekler’de benzeri bir bozulma olabilir mi bilemiyorum. Aslında “tatilci” tipi Olimpos ile aynı. Nitekim Kelebekler’e gittiğimizde, oradaki işletmeci “amca” daha önce de Kelebekler’e gelip gelmediğimizi sormuştu, “hayır, ama geçen yıl Olimpos’a gittik” dediğimizde “e yaani burada da hayata ayynı pencereden bakan insanlar var anlıyor musunuz, ayynı insanlar var.” cümlesi bizi biraz korkutmuştu. Kaldığımızda da (insanlar açısından) durumun çok da farklı olmadığını gördük. Ama bozulmaya daha “namüsait” durumu umut verici. Yani ne olursa olsun Olimpos kadar bozulamayacaktır. Hele paparazziler Olimpos’unun (geçen yıl orada da kadrolu paparazziler vardı, bu sene ne oldu bilmem) son dönem haliyle kıyaslayınca, karayoluyla ulaşımı da olmayan Kelebekler’in gerçekten (nispeten) umut verdiğini kabul etmek lazım.

Her neyse, bu sakin tatil anlatma hevesi yazıyı da kendi rengine boyadı hemen. Kadırga’yı anlatacaktım ben?

Kadırga için Ankara’dan Kamil Koç ile Küçükkuyu’ya kadar gittik. Küçükkuyu’dan bizi arkadaşlarımız arabayla aldı, ancak otobüsten indiğimiz yerin karşısında Kadırga minibüsleri vardı. Minibüsle de ulaşım rahat. Küçükkuyu-Kadırga arasındaki yol zaten çok keyifli bir yol. Bisikletle de tadı çıkarılabilir, denemek lazım.

Küçükkuyu’da az biraz zaman geçirme şansınız olursa, Adatepe Zeytin Müzesi (adı tam böyle olmayabilir. Adatepe derseniz gösterirler.) gezilesi yerlerden. Geleneksel zeytinyağı üretim yöntemlerini görebilirsiniz. Ayrıca müzenin hemen önündeki satış yerinden zeytin, zeytinyağı, zeytin ezmesi, marine zeytin vs gibi her tür zeytin ürününü alabilirsiniz. Fiyatların biraz tuzlu olduğunu belirtmeliyim. Özellikle de zeytinyağı fiyatları oldukça yüksek.

Kadırga’da biz daha önceden rezervasyon yaptırdığımız “Dolphin Pansiyon”da kaldık. Odalar çok temiz olmasa da yatılabilecek kadar iyiydi. Pencerelerde sineğe karşı tel vardı, ancak zaten hemen hemen sürekli rüzgarlı bir yer olan Kadırga’da biz sivrisinek sorunu yaşamadık.

Pansiyon hemen deniz kıyısında. Yani çok yürümek zorunda kalmadan denize girebiliyorsunuz. Ancak arkadaşlarımız daha merkezde olan Park Otel’de kaldığı için biz her gün oraya kadar yürüyüp oradan denize girmeyi tercih ettik. Park Otel’de yarım pansiyon gecelik kişi başı 60 YTL idi, Dolphin Pansiyon’da yarım pansiyon gecelik kişi başı 30 YTL idi. (Ulaşmak isteyenler için Telefon: 7217076) Ama Park Otel ile ilgili eleştiri ve yorumları diğer arkadaşlara bırakarak, Dolphin Pansiyon hakkında eksileri artılarıyla kısa bir bilgi vermek isterim.

Pansiyonda kaç gece kalacağımızı sordular ve parayı peşin aldılar. Bu kısmı biraz rahatsız ediciydi, çünkü erken ayrılmaya da karar verebilirdik. Uzun süre turizmle uğraştığım ve aile içinde turizm işletmeciliği geleneği de olduğu için bu durumu yadırgadım. Ayrıca biz rezervasyon aşamasında 35 YTL fiyat almış ve 30 YTL’ye anlamıştık. Gittiğimizde de bu durumu söyleyip ödemeyi 30 YTL üzerinden yaptık. Onlar da kabul ettiler, ama “şu an müşterilerimiz 40 YTL’den kalıyor, lütfen bu fiyatı kimseye söylemeyin” dediler. Oysa o gün ve takip eden günlerde gazetelerde Dolphin Pansiyon’un 30 YTL gecelik ücret belirten ilanları çıkıyordu. Çok da önemli bir mesele olmadığından gündeme getirmek istemedik. Ama küçük çapta bir rahatsızlık oluşturduğunu da belirtmek lazım.

Bir başka küçük sorun, her gün taze ekmek alınmasına karşın “önce bayatları bitirelim” mantığıyla taze olmayan ekmeklerin kahvaltıda sunulması idi. Biz diğer otellerde bayat ekmekleri “kızarmış ekmek” haline getirip kahvaltıda seçenek olarak verirdik, ancak bu halde servis edildiğine ilk defa tanık oldum. O yüzden 3. günden itibaren kahvaltı için kendimiz dışarıdan taze ekmek aldık.

Ekmek ayrıntısı dışında kahvaltılar ve akşam yemekleri kesinlikle çok güzeldi. Kahvaltıda iki çeşit zeytin, domates, salatalık, vişne reçeli, bal, tereyağı, tulum peyniri çıkıyordu. Elbette sınırsız çay. Akşam yemeklerinde mutlaka ya tatlı ya da meyve ikramı geliyordu. İlk akşam yemeğimizde şarap ikramı da vardı. İki akşam balık çıktı. Balıklar da başarılı şekilde pişirilmişti. Buradan tekrar teşekkür etmem gerekir.

Daha anlatacak çok şey var. Kadırga'yı bitirmedim, oradan Cunda'ya gittik, harika bir sofra (yok yok harika demeyelim, rakı yoktu saat ve durum itibariyle.) kurduk. Onları da sonra anlatacağım.

Bu arada, hem büyübozumcu kasım hocama hem de "çok yaşayın yücel bey"e (ki kendisi -her ne kadar artık gerçek bir dikiş makinesi sahibi olmakla "makineli tarım" teknolojisine geçmiş olsa da- uçurtma bahçevanıdır, http://ucurtmabahcesi.blogspot.com/ adresinden izlenebilir.) assos önerileri için çok teşekkürler!

4 Yorumlar:

At 2:01 ÖS, Blogger TBU dedi ki...

Evet öyle olmuş biraz. Tatil anlayışı filan derken dalıp gitmişim. Olimpos yazısını da buna yorum olarak ekleyecektim aslında, ama fazla mı tepki çekecek bilmiyorum:)
gerçi kasımcım, bu sayede bakarsın millet olimpos'a "akar" (zira artık oraya "akılır") kadırga bize kalır:)

 
At 11:41 ÖS, Anonymous Adsız dedi ki...

kaburga neresi yau?

murat ben

 
At 11:47 ÖS, Anonymous Adsız dedi ki...

google map var yahoo map var icabinda koyuyosun şakadanak gosterio

lokasyon veriyo

 
At 8:22 ÖS, Blogger TBU dedi ki...

39°29'25.32" N

26°22'13.69" E

yeter mi üstad:)

 

Yorum Gönder

<< Home