barbha

Barbha'nın maceraları:)

Pazar, Haziran 24, 2007

Büyük Gün Yaklaşıyor...


Merhaba!

İki aydan fazla olmuş buraya yazı girmeyeli. Sebebi aslında malum, başka meşguliyetlerdeyiz. 1 Eylül 2007 günü Aydın'da nikah yapacaktık, ancak Ankara'daki bazı arkadaşların, hocalarımızın ve meslektaşlarımızın katılımının zor olacağı ortadaydı. Onlardan gelen talepleri de dikkate alarak nikah tarihimizde küçük düzeltmelere gittik.

24 Ağustos Cuma Ankara'da Vedat Dalokay Nikah Salonu'nda nikahımız yapılacak, ardından 1 hafta nikahlı-düğünsüz yaşamdan sonra 1 Eylül Cumartesi günü Aydın Jandarma Orduevi'nde kokteyl-düğün yapacağız ve artık evlilik yaşamına adım atmış olacağız. Bununla ilgili bir de e-davetiye hazırladık, http://cagla-barbaros.net adresinden görülebilir. Hatta gelemeyecek olanlar oradan mesaj da bırakabiliyorlar. Şu ana kadar bırakılmış olan tüm mesajlar için teşekkür ediyoruz.

Davetiyemizdeki şiir, sevgili dostum Zafer Ekin Karabay'a ait. Kendisini bir kez daha sevgiyle anıyorum. Çok özledik be Zafer, çok özledik...

Çarşamba, Nisan 11, 2007

Bitti!

Bitti efendim, bitti. Askerlik de bitti gitti. Yıllardır gözümde büyütüyordum, geciktirdikçe geciktirdim. Masterlara doktoralara girdim çıktım:) (Doktora özel hukuk olduğundan pek barışamamıştım aslında. Özel hukuk pratikte çalışmak için keyifli bir alan ama akademik çalışma açısından o kadar keyifli olduğunu söyleyemem. Bir de gelen öğrenci profili ilginç, herkes kendi kurumunun reklamını yapıyor derste. Kariyer çılgınlığı had safhada! Kamu hukukunda daha çok düşünüyor insanlar. Farketmesi kolay, rahatsız olması daha da kolay.) Sonunda karar verip gittim. Kısa dönem olmak için çok çaba sarfetmiştim ama uzun dönem olmasından da çok şikayetçi olmadım açıkçası. Kendi mesleğimi yaptım, kendi şehrimde yaptım, kendi evimde kaldım.

Bu anlamıyla aslında askerlik yapan kısa dönem arkadaşlar kadar dahi "askerlik" deneyimi edinemedim. Daha çok "mesleki" deneyim oldu benim için. Ama askerlerle uzun süre bir arada kaldığım için az buçuk gözlemleme şansım da oldu. Çok değişik bir ortam herşeyden önce. Memleketin dört yanından adamlar var. Memleketteki yoksul-zengin ayrımı orada bütün çıplaklığıyla ortada, nitekim hemen hemen eşit dağılım var. Askerler arasında şirket sahibi haftasonu 200.000 YTL'lik 4x4 ile gezen adam da var mesela, ama ülke genelinde olduğu gibi (oranlarsak) sadece bir tane:)

Yoksullar çok. Sıkıntı çekenler, üç kuruş maaş alıp uzman çavuş olmak isteyenler, kimler kimler.
Ben askeri hakimlik yaptığım için daha çok firar edenler, emre itaatsizlik edenlerle filan muhataptım asker olarak. Onlarda ise gerçek sıkıntının, gerçek üzüntülerin ne olduğunu gördüm. Geliyor askercik, 2 yıldan fazla ceza alıyor mesela. Vermek zorundasın, dosya açık ve net. Ama biliyorsun ki aynı durumda olsan sen de kaçarsın belki. Adamın başına gelmeyen kalmamış ailevi açıdan. Ne bileyim, bunların sıkıntısını uzun dönem yaşadım. Her neyse, sonunda bitti. Sivil hayat ve avukatlık yeniden başladı. Avukatlık başlar başlamaz da biraz büyükçe bir dosyayla muhatap oldum, bilirsiniz meslek sırrı buralarda söylenemezzz! Her neyse, bir yandan da aslında sivile geçer geçmez esas mesleğime ilişkin zorlu bir dosyayla uğraşmak "terim soğumadan" işe geri dönmek, deneyim kazanmaya devam etmek anlamına geliyor.

Bir ara aslında askeri yargı hakkında bir iki şey de yazmak istiyorum ama ne zamana kısmet olur bilmem. Beklediğimin çok dışında bir yapıydı. Sivil yargıda biz hakimlerin üzerindeki baskıyı, savcı hakim samimiyetinin sakıncalarını çokça görürüz. Askeri yargıda işin bir boyutunda hiyerarşi de olduğu için bundan daha kötü bir manzara bekliyordum. Oysa beklediğim standartların çok üzerinde bir yapıyla karşılaştım. Dosyaların çoğu tek duruşmada bitiyor ve sanığa dilediği kadar söz veriliyor. Avukatlar ciddiye alınıyor. (Belki de ben kendi mesleğim olduğu için hakimlik yaptığım dosyalarda gelen avukatları ciddiye aldığımdan öyle gelmiş olabilir.) Avukatın aslında ne kadar ufuk açıcı olabileceğini gördüm. "Efendim aleyhimize olan hususları kabul etmiyoruz" deyip geçiştiren (aslında tabi bu usulün bir parçasıdır ama tamamı haline gelmemelidir.) avukatların ne kadar bayat göründüklerini farkettim. Dosyayı çözümlemekte hakime ne kadar katkı sağlayabileceklerini, hakimi "dönüştürmek"te aslında savcıdan dahi daha etkili olabileceklerini gördüm. Askeri hakimler son derece serbest ve kararlarında özgür davranabiliyorlar. İki generalin bir üsteğmen hakim karşısında esas duruşta ifade verdiklerini de gördüm, sanırım çok fazla görülebilecek bir manzara değil. Tabi generaller tanık olarak gelmişlerdi. Yargılanmaları başka usullere tabi ve Genelkurmay Askeri Mahkemesi'nde yapılıyor.

Ne olacak ki bir garip yedeksubay teğmen askeri hakim, orada sözü geçer mi, kararı ben mi vereceğim, istediğim gibi karar mı verebileceğim diye düşünüyordum. Ama öyle olmadı. Biraz daha biraz daha sanık merkezli kararlar verebildim mesela. Tabi söylemek gerekir ki, nedense tesadüfen son dosyada ve verdiğim son kararda müdahaleye maruz kaldım, o da makul ölçüdeydi. Daha çok hiyerarşinin değil deneyimin baskısı var gibiydi. Ömrüm boyunca anımsayacağımı düşündüğüm o dosyada ise düşündüğümün dışında bir karar verilince imza atmak istemediğimi belirttim, anlayışla karşılandı. Benim yerime başka bir hakim baktı dosyaya. Az buçuk kırıldığım ve güvenimde biraz sarsılma yaşadığım an odur. Çağla ise bu kadar şanslı ve rahat askerlik yaparken yaşadığım sıkıntının çok anlaşılabilir olduğunu söyleyerek rahatlattı beni. Tabi genele bakınca rahattım.

A tabi vurgulamam gerekir, Ankara'da bir de mavi üniforma ile dışarıdayken beni gören üniversiteden arkadaşlarım polis olduğumu bile sandılar:) Havacıların çilesi sanırım bu, kimisi zabıta sanıyor kimisi polis. Asker sanan(!) az.

Askerliği yıllarca anlatacağız daha, buralarda boğmaya gerek yok. Nişanlılık süreci iyi gidiyor, 1 Eylül gibi Aydın'da nikah olmasını planlıyoruz. Aydın bu yaz çok sıcak olacakmış, tarih olarak tam yaz ortası olmasın istedik. Kesinleşince tabi buradan duyuracağım, elinde barbha.blogspot.com çıktısı ile gelenler bu çıktıyı davetiye olarak kullanabilirler:)

Yeğenim Saja Nur Ulutaş bu sene okula başlıyor! Abimi kaybettiğimizde 6 aylıktı, şimdi kocaman bir kız oldu çıktı. Hayretler içinde izliyorum gelişimini. Bir kaç ay oldu görmeyeli, özledim. Yakında görebileceğimi umuyorum. Okul alışverişi yapacağız daha.

Uykum var, yarına muhtemel bir İstanbul yolculuğu da cabası. Hoşçakalınız efendim.

Çarşamba, Ocak 17, 2007

Askerlik bitiyor, yaşam başlıyor...

Şunun şurasında 60 gün kadar kaldı askerliğin bitmesine. Çok şikayetçi olduğumdan da değil, ama daha önce yazdığım gibi avukatlığı özlüyorum. En son 17 Kasım'da yazı yazmışım buraya. Diyeceksiniz ki arada neden o kadar boşluk bıraktın, sıkıldın mı? Ama mazeretim sağlam, emin olun:)

Annecim geldi aralık başında Ankara'ya. Fırsat olduğu kadar onunla beraber gezmeye, zaman geçirmeye çalıştım. Çok da özlemiştim o kadar uzun süreli bir ayrılık olmamasına rağmen. Peki annem neden geldi? Oğluna kız almak için tabi:) Efendim Çağla hanımcımla nihayet hayatlarımızı birleştirmek yolunda bir adım daha attık, böyle bildiğiniz kız isteme seremonisi ve ardından küçük bir nişan seremonisi, artık "meşru" hale getirmiş oldu ilişkimizi.

Bakalım bir aksilik olmazsa, planlar değişmezse yaz gibi nikah olacak, sonra Çağla hanımcımla biz Denizli vilayetinde yaşamlarımıza devam edeceğiz. Ha tabi Denizli'ye hemen gitmiyoruz, biraz daha buralarda olacağız gibi duruyor.

Bu seremoni 16 Aralık günü vuku buldu. Peki ben 18 Aralık'ta ne yaptım? Hani nişan yaptık ya, hani benim 1+1 eve artık sığamayacağımız belli oldu ya, gittim 2+1 ev tuttum karşı apartmandan. Evim de pek güzel. Yahu bu blogger'da fotoğraf ekleme olayındaki sakatlığı bir keşfetsem size fotoğraflar filan da göstereceğim de hem nişandan hem evden, işte o sorunu aşamadım.

Ben 22'sinden itibaren izinliydim. Bayram da birleşince 12 gün izin oldu. Sözde Aydın'a gidecektim de Kurban Bayramı'nı Aydın'da geçirecektim. Nerde? Ev taşıdım, yerleştirdim vs vs. Annecim de ilk taşınma günü buradaydı. Kadıncağız biletini bir gün önceye almadığına pişman olmuş olmalı!

Annem de Çağla'yı nasıl seviyor yalnız bilseniz, kıskanmaya başlayacağım bir ara. Hayatımın iki kadını beni aradan çıkarıp kendileri ana - kız olacaklar beni unutacaklar diye çekinmekteyim:)

Hayatımın üçüncü kadını Saja'yı da felaket özledim. Bayramda da göremeyince iyice özlem düştü içime. Hediyeler hediyecikler alıp gidesim, dondurmalar ısmarlayasım, parklarda sallandıkça yanıbaşında bekleyesim var.

Şimdilik bu kadar efendim. Yakında yeniden birlikte olacağız, emin olunuz:)

Not: Ulaş Paşa az önce e-posta atarak askerliğinin bittiğini, yarın sabah itibariyle Ankara'da olacağını müjdelemiş durumda. Kendisine buradan sevgiler saygılar sunuyorum. Geçmiş olsun paşam!

Perşembe, Ekim 26, 2006

Aydın'dan Haberler

Uzun zaman olmuş buraya not düşmeyeli. Her neyse. Arada bir Aydın yaptım. Serdar kardeşimizi görme şerefine de nail oldum. Askerlik yaramış, pantolonlar doldurulmuş biraz. (Pantolonlar doldurulmuş deyince, öyle yanlış anlaşılmalara mahal vermeyelim. Bacaklar neyin şişmiş, kilo alınmış babında.)
Buraya fotoğraf ekleme konusunda bir sorunum var, yoksa göndereceğim fotoları da. Ama olmuyor nedense. Her şey yolundaymış gibi görünüyor, ama yayına girince bakıyorum fotoğraf yok. Şimdilik böyle idare edelim:)
Özgür Demirkol vardı bizim liseden arkadaş. Sonra da üniversitede ev arkadaşı olmuşluğumuz, kankalığa varmışlığımız vardır. O da bu cumartesi günü nişanlanıyormuş. Biz iletişimi kaybettik gerçi, ama bir yerlerden haberdar olmuş da blog'u okuyorsa, hayat boyu mutluluklar dilerim kendisine:)
Yine Ankara'lı genç avukat adaylarından Ekim Paşa'yı ve Aydın eşrafından Barış San arkadaşımı buradan tebrik etmek istiyorum, her ikisi de geçtiğimiz hafta içerisinde nişan takma dediğimiz eylemi gerçekleştirerek dünyaevine ilk adımı atmış bulunmaktalar. İnsanı bunalıma sokacak kadar çok gelişme var sizin anlayacağınız.

Salı, Eylül 12, 2006

Serdarımız Gelmiş Hoşgelmiş

Beni uzun dönemlere bırakan Serdar beyefendi, Ağrılarda Patnoslarda yaptı askerliğini. Aslan jandarma, nihayet geri döndü. Yakın zamanda Ankara'yı da teşrif edeceğini düşündüğüm güzel kardeşime buradan hoşgeldin demek istiyorum. HOŞGELDİN SERDAR!
Bu arada geçtiğimiz haftasonu gidip Kasım Efendiyi gördüm. Eee gerçek efendi olmuş, hatta atentos olmuş, etrafında fır dönen anne baba eş, öyle keyif halinde. Gerçi eve kapanmış olmak gibi dezavantajları da var, ama neyleyelim. Biraz dinlence hesabı olsun o da.

Çarşamba, Ağustos 30, 2006

Herkes Gitti, Ben Beklemede:(


Çağlacım Polonya'lara gitti. Ayırma işareti nasıl olacak burada tam bilemiyorum, umarım doğrudur. Gerçi bununla ilgili bir kural olmayabilir, ne de olsa olağan bir kullanım değil. Kaç tane Polonya var değil mi:)

Hanımefendi akademisyen olduğundan, kadın iş gücü üzerine sunum yapıp Avrupalı'ları (bak yine ayırma işareti. Bir bilen varsa "comment" kısmına bekliyorum.) aydınlatacak. Şimdilik bensiz gitti, neyleyelim. Keşif birliği aslında o. Keşfedecek, sonra beraber gideceğiz.

Özledim. Bir yol fotoğrafı koyayım o vakit. 2004 Nisan'ında, Amasradan dönüş yolları. Yol yorgunluğu.



Başka gezen yok mu? Tabi ki var! Burcumuz ve Yaseminimiz de (burada kullanmıyorum efendim o işareti. Gerildim.) Datça Palamutbükü'nde tatil havasındalar. İkisi de son anda izin alabildiler, dün öğleye kadar muğlak olan tatil bugün gerçekleşti. Onlara da buradan iyi tatiller diliyoruz. Ama sadece dilemekle kalmıyor, onları da ifşa ediyoruz. Tribute!



Eee. Yücel ders çalışmada, ben de çeviri yapmaktayım şu an.

Bize sabır, onlara iyi eğlenceler:)

EDIT (31.08.2006): Yahu bugünlerde malum ortopedik virüs var ortada. Berkay da mağdurlarındandı. Berkay paşa Zonguldak'ta aile saadeti yapmakta imiş. O yetmezmiş gibi, zevcesi Duygu hanım da Kerpe tatilinde imiş, hatta dönüşte blogda tatil yazısı yazıp beni kıskandıracak imiş! Yazsın bakalım, tatil dağarcığımıza yeni eklemeler olsun fena mı:)

Saygılar sunuyorum efendim.

Pazar, Ağustos 20, 2006

Uçurtmalar Coştu!

Bugün aslında Çağla'nın yoğun bir çeviri işi vardı. Ben de ona yardım etmeliydim, ancak Burcu ve Yücel (ki kendisi uçurtma bahçevanı olup ucurtmabahcesi.blogspot.com adresinden takip edilebileceğini daha önce de burada belirtmiştim.) beni aradılar. Çok çekici bir teklif vardı, uçurtma uçurmak!

Tabi ben Çağla'ya söylemedim bile en başta. Nitekim gidemeyecektik ve üzülme ihtimali de yüksekti. Ama sonra konuştuk, birden çelişkilere düştü: "ne zaman döneriz? acaba gitsek mi? akşama iyi çalışırız di mi?"

Bu arada tabi biz sanıyoruz ki Ahlatlıbel'e gideceğiz. Meğer Çamkoru gibi daha da müthiş bir teklif söz konusu imiş! Çağla, saat 5 gibi eve dönmüş olmak kaydıyla gidebileceğimizi düşündü. Ben bu durumuı Burcu'ya anlattığımda Burcu da "ya aslında 6'yı bulur ama sen 5 de" dedi. E artık buradan ifşa etmenin bir sakıncası kalmamış olsa gerek nasılsa geçti gitti:) Hem Burcu'nun da kötü bir niyeti yok ki! Çağlacık eğlensin ister:)

Neyse, gittik Çamkoru'ya. Termosta çay, yanımızda börekler vs. Ve tabi ki uçurtmalar!

4 kişiydik ama bir ara gökyüzünde 6 uçurtma vardı.

Yanımızda götürdüğümüz uçurtmalar şunlardı: (yanlış anımsamıyorsam tabi)

2 parafoil
1 büyük parafoil
1 büyük delta (84") (Çağlacıma doğumgünü hediyem)
1 genki (yücelin el emeği)
1 super flyer (Burcu'nun gözbebeği - Mert hediyesi)
1 çift ipli (ne harika bir şey o!)
1 paraşüt (öyle işte. paraşüt. parachute catch)
1 nylon dragon
1 3d


anımsayamadıklarımı da yarın ucurtmabahcesi'nde Burcu'nun kaleminden okursunuz artık. Hem fotoğraflar da onlarda. Orada yayınlanacakmış, biz de öyle görebileceğiz.

Ama müthiş bir gün oldu.

Başka neler var... Akşam semaverim geldi! Buradan Alper'e de çok teşekkür sunmalıyım. Balkonda hemen bir semaver keyfi yaptık ki sormayın.

Bir de dün Cem ve Sevil'in kızları Deniz'i gördük. Nasıl dünya tatlısı bir canlı o öyle! Dokunmaya kıyamadık. Eser'in (teyze) sözüyle: Ankara'ya deniz gelmiş, hoş gelmi sefa gelmiş!

Şimdilik bu kadar. Gözlerimden uyku akmakta. Hoşçakalınız efendim.

Herkese Geçmiş Olsun:(


Kasım'la birlikte Hüseyin'in düğününe gittiğimizi söylemiştim. Kasım efendi 30'a merdiven dayamasına rağmen halı sahalardan da geri kalmadığı için, bir halı saha macerasında aşil tendonunu ( achilles tendon) koparmış! Yanda Kasım ile benim, 2003 yazından kalma bir fotoğrafımız görülebilir. Kasım Hoca'nın nikahından 10 gün kadar sonra, Aydın'da kafeterya'da.

Beni aradı o gün. Ameliyat sözünü duyunca morali bozulmuş, okuldan uzak kalacağım filan diyor. (tabi yeşil sahalardan uzak kalmak babında daha uzun konuştuk ama işte öyle demek hoş olmaz) Her neyse, ameliyatı başarılı geçmiş. şimdi kalçaya kadar alçı ile birlikte yaşamak durumunda. bu sıcaklarda kendisine kolaylıklar diliyor, geçmiş olsun diyorum.

Ayrıca aynı günlerde Berkay hoca da omzundan ameliyat oldu. O zat-ı muhterem de Ankaragücü maçlarından geri kalmadığı için, çılgın taraftarlar tarafından sıkıştırılmak suretiyle sol kolu ile kendisi arasına giren boşluğu müteakip zamanlarda 3-4 kere daha yaşamak durumunda kaldığından artık en son ameliyata karar verdi. Ameliyatı başarılı oldu. Ona da buradan bolca geçmiş olsun diyelim.

A bir de annem Aydın'da şanssız biçimde yere düşmüş, onun da ayağı 3 gün alçıda kaldı. Pek sorun yokmuş şimdi, ama zorlanıyor biraz. Ona da geçmişler olsun. Ellerinden öperim.