barbha

Barbha'nın maceraları:)

Çarşamba, Nisan 11, 2007

Bitti!

Bitti efendim, bitti. Askerlik de bitti gitti. Yıllardır gözümde büyütüyordum, geciktirdikçe geciktirdim. Masterlara doktoralara girdim çıktım:) (Doktora özel hukuk olduğundan pek barışamamıştım aslında. Özel hukuk pratikte çalışmak için keyifli bir alan ama akademik çalışma açısından o kadar keyifli olduğunu söyleyemem. Bir de gelen öğrenci profili ilginç, herkes kendi kurumunun reklamını yapıyor derste. Kariyer çılgınlığı had safhada! Kamu hukukunda daha çok düşünüyor insanlar. Farketmesi kolay, rahatsız olması daha da kolay.) Sonunda karar verip gittim. Kısa dönem olmak için çok çaba sarfetmiştim ama uzun dönem olmasından da çok şikayetçi olmadım açıkçası. Kendi mesleğimi yaptım, kendi şehrimde yaptım, kendi evimde kaldım.

Bu anlamıyla aslında askerlik yapan kısa dönem arkadaşlar kadar dahi "askerlik" deneyimi edinemedim. Daha çok "mesleki" deneyim oldu benim için. Ama askerlerle uzun süre bir arada kaldığım için az buçuk gözlemleme şansım da oldu. Çok değişik bir ortam herşeyden önce. Memleketin dört yanından adamlar var. Memleketteki yoksul-zengin ayrımı orada bütün çıplaklığıyla ortada, nitekim hemen hemen eşit dağılım var. Askerler arasında şirket sahibi haftasonu 200.000 YTL'lik 4x4 ile gezen adam da var mesela, ama ülke genelinde olduğu gibi (oranlarsak) sadece bir tane:)

Yoksullar çok. Sıkıntı çekenler, üç kuruş maaş alıp uzman çavuş olmak isteyenler, kimler kimler.
Ben askeri hakimlik yaptığım için daha çok firar edenler, emre itaatsizlik edenlerle filan muhataptım asker olarak. Onlarda ise gerçek sıkıntının, gerçek üzüntülerin ne olduğunu gördüm. Geliyor askercik, 2 yıldan fazla ceza alıyor mesela. Vermek zorundasın, dosya açık ve net. Ama biliyorsun ki aynı durumda olsan sen de kaçarsın belki. Adamın başına gelmeyen kalmamış ailevi açıdan. Ne bileyim, bunların sıkıntısını uzun dönem yaşadım. Her neyse, sonunda bitti. Sivil hayat ve avukatlık yeniden başladı. Avukatlık başlar başlamaz da biraz büyükçe bir dosyayla muhatap oldum, bilirsiniz meslek sırrı buralarda söylenemezzz! Her neyse, bir yandan da aslında sivile geçer geçmez esas mesleğime ilişkin zorlu bir dosyayla uğraşmak "terim soğumadan" işe geri dönmek, deneyim kazanmaya devam etmek anlamına geliyor.

Bir ara aslında askeri yargı hakkında bir iki şey de yazmak istiyorum ama ne zamana kısmet olur bilmem. Beklediğimin çok dışında bir yapıydı. Sivil yargıda biz hakimlerin üzerindeki baskıyı, savcı hakim samimiyetinin sakıncalarını çokça görürüz. Askeri yargıda işin bir boyutunda hiyerarşi de olduğu için bundan daha kötü bir manzara bekliyordum. Oysa beklediğim standartların çok üzerinde bir yapıyla karşılaştım. Dosyaların çoğu tek duruşmada bitiyor ve sanığa dilediği kadar söz veriliyor. Avukatlar ciddiye alınıyor. (Belki de ben kendi mesleğim olduğu için hakimlik yaptığım dosyalarda gelen avukatları ciddiye aldığımdan öyle gelmiş olabilir.) Avukatın aslında ne kadar ufuk açıcı olabileceğini gördüm. "Efendim aleyhimize olan hususları kabul etmiyoruz" deyip geçiştiren (aslında tabi bu usulün bir parçasıdır ama tamamı haline gelmemelidir.) avukatların ne kadar bayat göründüklerini farkettim. Dosyayı çözümlemekte hakime ne kadar katkı sağlayabileceklerini, hakimi "dönüştürmek"te aslında savcıdan dahi daha etkili olabileceklerini gördüm. Askeri hakimler son derece serbest ve kararlarında özgür davranabiliyorlar. İki generalin bir üsteğmen hakim karşısında esas duruşta ifade verdiklerini de gördüm, sanırım çok fazla görülebilecek bir manzara değil. Tabi generaller tanık olarak gelmişlerdi. Yargılanmaları başka usullere tabi ve Genelkurmay Askeri Mahkemesi'nde yapılıyor.

Ne olacak ki bir garip yedeksubay teğmen askeri hakim, orada sözü geçer mi, kararı ben mi vereceğim, istediğim gibi karar mı verebileceğim diye düşünüyordum. Ama öyle olmadı. Biraz daha biraz daha sanık merkezli kararlar verebildim mesela. Tabi söylemek gerekir ki, nedense tesadüfen son dosyada ve verdiğim son kararda müdahaleye maruz kaldım, o da makul ölçüdeydi. Daha çok hiyerarşinin değil deneyimin baskısı var gibiydi. Ömrüm boyunca anımsayacağımı düşündüğüm o dosyada ise düşündüğümün dışında bir karar verilince imza atmak istemediğimi belirttim, anlayışla karşılandı. Benim yerime başka bir hakim baktı dosyaya. Az buçuk kırıldığım ve güvenimde biraz sarsılma yaşadığım an odur. Çağla ise bu kadar şanslı ve rahat askerlik yaparken yaşadığım sıkıntının çok anlaşılabilir olduğunu söyleyerek rahatlattı beni. Tabi genele bakınca rahattım.

A tabi vurgulamam gerekir, Ankara'da bir de mavi üniforma ile dışarıdayken beni gören üniversiteden arkadaşlarım polis olduğumu bile sandılar:) Havacıların çilesi sanırım bu, kimisi zabıta sanıyor kimisi polis. Asker sanan(!) az.

Askerliği yıllarca anlatacağız daha, buralarda boğmaya gerek yok. Nişanlılık süreci iyi gidiyor, 1 Eylül gibi Aydın'da nikah olmasını planlıyoruz. Aydın bu yaz çok sıcak olacakmış, tarih olarak tam yaz ortası olmasın istedik. Kesinleşince tabi buradan duyuracağım, elinde barbha.blogspot.com çıktısı ile gelenler bu çıktıyı davetiye olarak kullanabilirler:)

Yeğenim Saja Nur Ulutaş bu sene okula başlıyor! Abimi kaybettiğimizde 6 aylıktı, şimdi kocaman bir kız oldu çıktı. Hayretler içinde izliyorum gelişimini. Bir kaç ay oldu görmeyeli, özledim. Yakında görebileceğimi umuyorum. Okul alışverişi yapacağız daha.

Uykum var, yarına muhtemel bir İstanbul yolculuğu da cabası. Hoşçakalınız efendim.